DELİ ERMİŞ'İN ÖĞRENCİSİ BÖLÜM 1: UZAKLARDAN GELEN YABANCI



BÖLÜM 1: UZAKLARDAN GELEN YABANCI

Kahvehanede otururken uzaktan, garip bir adam gelmişti. Konuşması, kıyafeti, her şeyi farklıydı, sanki nasıl desem. Nasıl diyeceğimi bilemedim, farklıydı işte. Bugüne kadar onun gibi birisini görmemiştim. Yanımıza yavaşça yaklaştı.

-"Selamun aleyküm, gardaşlar."

-"Aleyküm selam."

-Buralarda, koca bir ermiş varmış. Nerededir bilir misiniz?

Kahvehanedekiler, gülüşmeye başladılar.

- "Ha ha ha, bizim burda mı koca bir ermiş varmış?"

- Evet, bu köyde çok büyük bir ermiş varmış.

- "Yanlış gelmişsin, bizim köyde öyle koca bir ermiş falan yok. Hatta ermiş bile yok."

-"Yanlış gelmediğime eminim, ama siz bilmiyorsunuz herhalde."

Deyip, kahvehaneden yavaşça uzaklaşmaya başladı. Adam, yavaş yavaş kahvehaneden uzaklaşırken, kahvehanedekiler kendi aralarında söylenmeye başlamışlardı bile.

-"İpsiz sapsız birine benziyor. Zaten bizim köye de adam akıllı biri gelmez."

Aradan üç gün geçmişti. Yine o adamı gördüm. Bu seferde, köyün delisiyle sohbet ediyordu. Yanlarına gittim, selam vererek.

- "Ne oldu? Bulabildin mi o koca ermişi?"

- "Evet! Buldum."

- "Kimmiş bu senin dediğin koca ermiş?"

- "İşte karşında duruyor, ya."

- "Nee! Senin koca ermiş dediğin, bizim köyün delisi mi? O daha konuşmayı bile beceremez."

Adam, bana dönerek.

-"Sen düzgün konuşuyorsun da ne oluyor? Hem söylesene, sana kim bu ermişe deli deme hakkını veriyor?"

Dedikleri karşısında şaşıp kalmıştım. Neden bir deliyi savunuyordu. Bir çıkarı mı vardı acaba?
Diye düşündüm. Ama deli ile ne çıkarı olabilirdi ki? Sokaklarda yatıp kalkar, üstü başı pis birisiydi. Ağzımı açmadan yanlarından ayrıldım. Aklımda hala aynı düşünceler vardı: Neden? Neden o deliyi savunuyordu? Düşünürken o kadar hızlı yürümüşüm ki, bir anda kendimi evin kapısının önünde buldum. İçeri geçtim ve hiç bir şey yapmadan yatağa uzandım. Neden bu kadar çok etkilemişti sözleri beni? Ve en önemlisi, neden o deliye ermiş diyordu? Neden? Neden? Neden?

Aklımdaki delice sorular kafamı ağrıtıyordu. Ertesi sabah erkenden uyandım. O adamı izleyip, amacının ne olduğunu öğrenmeliydim. Kıyafetlerimi giyip, köyde onu aramaya başladım. Bütün köyü aradıktan sonra, onu camide buldum. Uzaktan izlemeye başladım. Caminin imamı ile konuştuktan sonra, caminin ön taraflarına dökülen yaprakları süpürmeye başladı. En ince ayrıntısına kadar, caminin önünü süpürdükten sonra, ellerini yıkayıp, imamla konuşup, camiden ayrıldı. İşte dedim, şimdi amacını öğreneceğim. Onu arkasından takip etmeye başladım. O nereye giderse, ben oraya. Araya da mesafe koyuyordum ki, takip ettiğimi fark etmesin. Uzunca bir süre yürüdükten sonra, eski bir kilisenin önüne gelmiştik. Kilise, o kadar eskiydi ki, bir deprem yaşansa, yıkılması içten bile değildi. Adam içeri girdi. Acaba Hristiyan mıydı, Hristiyansa, camide ne işi vardı? Ya da Müslümansa, kilisede ne işi vardı? Aklımda yine soru kıvılcımları çakışmaya başlamıştı. Ben, Müslüman mı yoksa Hristiyan mı diye düşünürken, adam kiliseden bir adamla çıktı. Adamla konuştuktan sonra, kiliseden de ayrıldı.

Onu takip ederken, günümün yarısını geçirmiştim. Fakat hala amacının ne olduğunu bulamamıştım. Ama bir şeyler bulmalıydım, illaki kendisinin asıl yüzünü ortaya çıkaracaktır diyerek, takibe ara vermeden devam ettim.Geldiğimiz yoldan geri dönüyorduk. Acaba bu sefer nereye gidiyordu? Uzun bir süre daha yürüdükten sonra, delinin yanına geldik. İşte dedim kendime, asıl merak ettiğim şey buydu. Neden, o deliye ermiş diyordu. Şimdi öğrenecektim. Anlamsız ve boşça bakan delinin yanına oturdu ve bir şeyler demeye başladı, fakat deli tek bir kelime dahi etmiyordu. Sadece dinliyordu, gerçi dinlediğine de emin değildim ama... Onları daha iyi duyabilmek için yanlarına yavaş ve sakin adımlarla yaklaştım. Adam bir anda  susmuştu, Beni fark etti diye düşündüm. Taaki tekrardan konuşmaya başlayana kadar. tekrardan konuşmaya başlamasıyla içim rahatladı.adam deliye sorular soruyordu.

-"İnsan, nasıl mutlu olur?"

Deli'nin konuşmaya başlamasıyla, bir anda başımdan kaynar sular dökülmüşe dönmüştüm. 

- "İnsan mutlu olmak istiyorsa, cahil ile tartışmaya girmemeli."

- "Ama koca ermiş, neden mutluluk cahil ile tartışmaya girmemektir?"

- "İnsanlara doğruyu öğretmek gerekmez mi?"

- "Ben cahil ile tartışmaya girilmez dedim, bilgisiz ile değil. Cahil öğrenmek istemez, ne dersen de düşüncelerini değiştiremezsin. Doğru veya yanlışın bir önemi yoktur cahil için. O, ne derse doğru odur. Bilgisiz insan ise, düşüncelerini değiştirebilir. Yanlış düşünceyi bırakıp, doğru düşünceyi kabul edebilir."

"Aklım iyice karışmaya başlamıştı. Bizim deli dediğimiz adam neler diyordu? Gerçekten de, bizim deli ermiş olabilir miydi?"


Yazar : Batuhan KURU



2 Yorumlar

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski