Boş boş oturuyordum. Nedendir bilmem ama gözlerime nerden geldiğini dahi bilmediğim bir kitap ilişti, kahverengi tahta masanın üzerinde yatay bir şekilde duruyordu.
Kalın ve yıpranmış görünen kapağı, kitabın sıkıcı olduğunu resmen bağırıyordu. Normalde görsem bu kitabı okumayı aklımdan bile geçirmezdim fakat sizde bilirsiniz, sıkıntının insana neler yaptırdığını.
Yavaşça oturduğum siyah ve eski koltuktan yayaların gıcırtısıyla beraber kalktım, masadaki kitabı elime aldım ve koltuğa geri oturdum, kalın ve sıkıcı görünen kapağı kaldırırken o kadar iyi biliyordum ki beğenmeyeceğimi...
Fakat , kendimi hiç güvenmeyerek yazarın ellerine bıraktım, ağır ağır sayfaları çevirmeye başladım.
ilk sayfayı çevirdiğimde koskocaman sayfada sadece kısa bir şiir yazıyordu.
''Kelimelerin arkasına saklanmıştım tek bir kelime dahi etmeden,
Hani kışın gelişini son bahar ile anlar ya insan bende, bende...''
Biraz duraksayıp düşün semde anlamlandıramayıp bir sonraki sayfaya geçtim
Neden olmuyor, neden kelimeler birer birer dökülmüyor ağzımdan, neden kör bir düğüm gibi tıkanıp kalıyor, neden her seferinde biraz daha...
Boş verin zaten yazsam ne değişecek ki, insanlar benimi övecek ya da kitaplarda benden mi bahsedecekler.
Bu düşünceler kafamı ağrıtıyor, yazmak istiyorum, yazamadığım zaman, ne gerek var diyorum. Hevesim kaçıyor. Sonra bir şiir görüp tekrar hevesleniyorum. Bilmiyorum gerçekten yazmak istiyor muyum, yoksa bu bir takıntı mı bilmiyorum, sadece güzel bir şeyler yazmak istiyorum.
Öyle şeyler yazayım ki insanlar yazdığım dizelerde kendilerini kaybetsinler, anlatamadıkları dertlerini benim dizelerimde bulsunlar, dünyadan uzaklaşsınlar,sanki nereye gideceğini bilemeyen yağmur damlaları gibi düşsünler istiyorum.
Belki de çok şey istiyorum. Biliyorum yine saçmaladım. belki de vazgeçmeliyim. Köşe başında karanlık bir masaya oturup, hayatımın geri kalanını, hiçbir şey yapmadan dünyayı izlemekle geçiririm.
ama, ya bir gün aynı dizeleri paylaştığım bir yazar çıka gelirse.
birbirimizle selamlaşırız, bir anda yağmur bastırır. o kaçar ben kaçamam, öylece durup kalırım, ayaklarımı tutan hiç bir kuvvet dahi olmasa da hareket edemem ben, düşüncelerim izin vermez.
Yavaşça yağan yağmurun altında ıslanan siyah paltom sırım sıklım olup ağırlaşınca anlar mıyım omzumdaki yükün ne olduğunu...
Biliyorum, yine saçmaladım. Boş verin benden ne yazar olur ne da şair.
yazamıyorum işte bunu kabullenmem gerekiyor. Dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyorum.
Diyordu satırlarında yazar. O kadar samimi bir şekilde anlatmıştı ki kendini sanki yıllardır tanıyordum, hafta sonları bana yazdığı şiirleri okuyor beğendiğimi söylediğim halde''yok ya olmadı diyordu''.Öyle bir şekilde almıştı ki kitap beni içerisine,şaşırıp kalmıştım.
ben kitap okumayı sevmezdim ama bu kitap yapraklarını döken ağaçlar misali dökülüp gidiyordu.
Hiç sıkıcı gelmiyordu, kaçıncı sayfadaydım ya da kitabın bitmesine kaç sayfa kalmıştı bir önemi yoktu. Hani en sevdiğiniz yemeği hemen bitmesin diye yavaş yavaş yersiniz ya, bende kitabın bitmesinden korkarak yavaş yavaş okuyordum. Okudum, okudum ve okudum hiç bir şey yapmadan saatlerce dakikalarca okudum.
Sayfayı çevirmemle birlikte eskimiş ve yırtılmış olan kapağı gördüm.
kitap bitmişti, ama burada bitemezdi daha...
daha bitmesine hazır değildim ben. illaki bu kitabın devamı vardır diyerek. paltomu giydim nedendir bilmem ama bu siyah, bazı yerleri yamalı, bazı düğmeleri çıkmış bazıları ise düşmek üzere olan bu paltodan ayrılamıyordum. nereye gitsem hep onu giyiyordum, her ne kadar sevmesem de onunla aramada anlayamadığım bir bağ vardı.
kitabı çantamın içerisine koyup evden çıktım. tam kapıyı kilitleyecektim ki, anahtarı cebimde bulamadım''yinemi'' diyerek çelik kapıya bir yumruk patlattım. Hep evden çıkarken unutuyordum şu anahtarı neyse yine çilingirci çağırırım diyerek kütüphanenin yolunu tutum.
Apartmandan çıkmamla beraber rüzgarın o eşsiz esintisiyle kendime geldim.
küçüklüğüm dışarıda geçtiği için mi bilmiyorum ama o kadar çok seviyordum ki rüzgarı özelliklede yağmur yağdığı esnada poyraz çıkar ya o zaman mükemmel bir hal alır. Küçükken hep yağmur yağdığı zaman dışarı çıkar yağmur la beraber rüzgarın beni ıslatmasını isterdim bütün sinirimi geçirirdi.
Sonra eve gider yağmurda ıslandığım için azar işitir tekrar sinirlenirdim.
uzun bir yürüyüşün ardından, kütüphane ye varmıştım.
İnanılmaz bir sıra vardı. Bir görevli sıraya geçin lütfen, hepiniz içeri gireceksiniz diyerek insanları sıraya sokmaya çalışıyordu.
görevlinin yanına gidip ''efendim ben bir kitap soracaktım ''dedim. görevli'' efendim siz şurada oturan insanların yanına geçin en kısa sürede bir arkadaşımız sizle ilgilenecektir''.
tamam diyerek dediği insanların yanlarına gittim.
hepsi suskun bir şekilde etrafı izliyordu. Selam verdim fakat alan olmadı. İçeri girdim, yan yana sıralanmış beyaz ve zarif görünen koltuklardan birine oturdum. içerideki hava baskın ve sıcaktı gerçi içerideki beş kişini uzun zamandır burada olduğu düşünülürse gayet normal karşılana bilecek bir durumdu. Her kez suskun bir şekilde camdan yapılmış duvarlardan dışarıyı izliyordu.
İçimden'' bir kişi bile konuşmaz mı ya'' diyerek sızlanırken zamanın geçmeyeceğini ve uzun bir süre bekleyeceğimi anlayarak çantamdan kitabı çıkarıp tekrardan okumaya başladım.
uzunca bir süre sessizce kitabı okudukta sonra bir adam beni dürterek ''efendim, galiba uzunca bir üre daha bekleyeceğiz sıra hala çok dolu. Rica etsem kitabı sesli bir şekilde okusanız bizde dinlesek''
diğer kişilerde desteklercesine başlarını sallayınca'' Tamam olur, fakat en baştan okumam, kaldığım yerden okumaya devam ederim'' adam '' hiç sorun değil yeter ki zaman geçsin diyince.''
kitabı dışımdan okumaya başladım.
sayfa 118
Bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum. Sanki bir boşluk içerisinde kaybolmuşum ama bir yolda aramıyorum, bir yer aramıyorum. O boşluğun içinde isteyerek kayboluyorum. sanki bile bile isteye isteye ilerliyorum bilinmezliğe. Daha iyi mi yoksa daha mı kötü bilmeden ilerliyorum.
ilk kez saçmalamaktan korkmadan ilerliyorum. Sonumu bilmeden ilerliyorum.
ilk kez ışığa sırtımı çevirmiş karanlığa doğru ilerliyorum. Gözlerim kapanmak istiyor fakat ben bu satırları yazıyorum. Nasıl yazıyorum onu da bilmiyorum.
Hanı demiş ya filozof ''bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.'' İşte ben onu da bilmiyorum.
sonra susuyorum, susuyorum bilmediğim için boş boş konuşmuyorum. belki de ben öyle sanıyorum.
ve en sonunda gözlerimin kapanmasına izin veriyorum.
gözlerini kapadığında ne görürü insan ben hiçbir şey görmüyorum. Artık rüyalar bile görmüyorum.
neden görmüyorum onu da bilmiyorum.
Belki de yine saçmalıyorum. Ama dedim ya artık saçmalamaktan da korkmuyorum.
neden korkmuyorum bilmiyorum. Neden kendimi ifade etmekten korkmuyorum bilmiyorum.
Belki de artık ben kimim onu bilmiyorum. Belki bir şeyin, bir yerin bir parçası gibi hissetsem, hata yapmaktan korkardım belki.
Gerçi kim olduğumu bulsam, yapbozun kayıp parçası gibi ortaya çıksam sevinirler mi? bilmiyorum.
Artık her şeyi boş veriyorum gözlerimle birlikte, zihnimi de kapatıyorum.
ve en önemlisi de artık kalemi ellerimden bırakıyorum.
görevlinin içeriye girmesiyle okumayı bıraktım. görevli''sizleri beklettiğimiz için özür dileriz.Bu gün bir yazar geldiği için biraz aksama yaşadık fakat şimdi sizleri de yavaştan içeriye alabiliriz.'' diyip odadan ayrıldı. yanımdaki adam'' kitap ne kadar güzelmiş, ismi ne bende alayım.''
kapağını çevirip ismini gösterdim.'' tamamdır. çok sağulun'' diyerek, cam odadan dışarı çıkıp kütüphanenin içine doğru gitti.
onun gitmesiyle birlikte, bende çantamı omzuma alıp kütüphaneye doğru,yürümeye başladım.
Kapıdan içeri girmemle birlikte, kitapların kendilerine has büyüleyici o kokusunu hemen hissettim, gerçi hissetmemek elde bile değildi. İçeriye doğru ilerledikçe koridorlarca sıralanmış bin bir çeşit kitap, birinin kendilerini alıp okumasını bekliyordu.
İçerisi kalabalık olsa da bir sessizlik hakimdi her bir insan, ellerine birer kitap almış bir köşede okuyordu.
Bu güne kadar hiçbir yerde bu derecede kurallara uyulduğunu görmemiştim. Bir kişi bile boş boş durmaz mı? durmuyordu. Hemen bir görevliyi gözüme kestirip yanına gittim.
'' bakar mısınız.'' adam bana dönerek. '' tabi efendim. size nasıl yardımcı olabilirim''
Elimdeki kitabı işaret ederek adama verdim.'' ben böyle bir kitap okudum ve çok beğendim acaba devamını burada bulabilir miyiz. gerçi devamı var mı bilmiyorum ama '' adam hafif bir sitemle birlikte ''efendim bu kitabın devamı var mı bende bilmiyorum fakat size bir adres vereceğim adrese giderseniz kitabın devamının olup olmadığını öğrenebilirsiniz.''
Yan tarafta, kahverengi danışma masasının üzerinde duran, sarı not kağıdına siyah dolma kalemle bir adres yazdı ve bana uzattı.
Adresi alıp.'' bana yardımcı olduğunuz için teşekkürler diyip yanından uzaklaştım.''
adrese baktım. Fakat hiç tanıdık gelmiyordu. Ne yapacağım diye düşünürken önüme bir taksi durdu.
''kolay gelsin ağabey bir yere gideceksen götüreyim.'' dedi.
Şaşırdım nasıl bir şanstı ki tamda ihtiyacım olduğu anda taksi ayağıma kadar gelmişti.
elimdeki kağıdı göstererek.'' bu adrese götürebilir misin.''
taksici '' ayıp etin ağabey götürmemi atla hadi.'' taksiye binip adrese doğru gitmeye başladık.
ilerledikçe, içimde anlamlandıramadığım bir his duyuyordum. korku desem değil kaygı desem o da değil. adrese yaklaştıkça daha da artıyordu. en sonunda adrese vardığımızda çiftlik gibi bir yere gelmiştik. Taksiden indim. Taksici'' bekleyeyim mi ağabey.'' direkt hiç düşünmeden'' yok sen git benim işim uzun sürebilir.'' taksi arkamdan yavaş yavaş uzaklaşırken ileriden, kilolu dökülmekte olan bölgeleri,kalan beyaz saçlarla kapamaya çalışan, orta boylu ve bir ayağı aksayan şık giyinişli yaşlı bir adam bana doğru hızlı adımlarla geliyordu. O yaklaştıkça içimdeki o his daha da şiddetlenmeye başladı. Aklım kaç diyordu fakat ben ayaklarımı dahi hareket ettiremiyordum.
en sonunda adam bir adım uzaklıktaydı ban geldi ve sarıldı.
o kadar sıkı sarılmıştı ki nerdeyse kaburgalarımı kıracaktı. Bu içten ve samimi olduğunu düşünmediğim sarılış a rağmen, adama bende sarıldım. Uzun bir sarılmanın ardından adam hafif ağlamaklı bir şekilde ''hadi içeri geç'' dedi. ona olan bakışımdan anlamış olacak ki, içeride her şeyi sana anlatacağım dedi.
o önde ben arkada içeriye doğru girmeye başladık. önce gri üzerinde tahta deseni verilmiş çelik bir kapıdan geçtik. içeri girmemizle birlikte içerinin göz alıcı güzelliği beni benden almıştı bir çiftlik için bu ev aşırı derecede güzeldi. yerdeki inanılmaz desenli halılardan. duvarlarda ki inanılmaz desenlere. bu desenlerle uyumu olacağı için asılmış olduğunu düşündüğüm tablolar. bu kadar karmaşa içerisinden böyle bir güzelliğin çıkabileceğini kırk yıl düşünsem de akıl edemezdim hele ki bir çiftlik nasıl bu kadar güzel kokabilirdi.
bu karmaşa bir şeyler uyandırıyordu içimde ama...
En sonunda kocaman yan yana sıralanmış koltukların olduğu , bu evde gördüğüm yerlere kıyasla oldukça sade görünen bir odaya geldik.
En baş köşedeki koltuğa oturdu, eliyle yan tarafındaki koltuğu işaret edip oturmamı istedi.
Eliyle koltuğunun yanındaki masadan yırtılmış, buruşmuş ve olduğunca eski görünen bir defteri eline aldı. '' bunun için geldin değil mi.'' anlamsız bir şekilde'' hayır.'' çantamdan kitabı çıkartarak'' ben bu kitabın devamını arıyorum. kütüphaneye gittim buraya giderseniz size yardımcı olurlar dediler.''
adam gülümseyerek.'' zaten bu defter o kitabın devamı.'' nasıl yani kitabın devamı bu defterde mi yazıyor.'' adam'' evet, ama daha bitmedi.'' kitabın devamının olduğunu duyunca mutlu bir şekilde'' efendim ne zaman yazmayı bitirirsiniz yazmayı, heyecanla bekliyorum devamını.''
adam bir kahkaha patlatarak'' işte bu yüzden seviyorum seni'' dedi.
nasıl yani. yazarla daha önceden tanışıyor muyduk. Tanışıyorsak ben denden hatırlamıyordum.
'' efendim, biz daha önceden tanışıyor muyduk? ''
''belki şuan için sana garip gelecek ama evet. Daha önceden tanışıyoruz. sen benim damadımsın''
öylece donup kaldım, tek bir kelimde dahi etmeden. Benim şaşkınlıktan donup kaldığımı fark ketmiş olacak ki, konuşmaya devam etti.
''Biz yılardır tanışıyoruz celal. sen hatırlamasan da biz yıllardır tanışıyoruz. biliyorum şuan her şey sana karmaşık geliyor, neler diyor bu adam diyorsun. Sana her şeyi anlatacağım fakat iyisin değil mi.''
adamın neler diyeceğini çok merak ediyordum. içimdeki o his daha da şiddetlenişti sanki bedenimi parçalayacaktı.'' Evet efendim, lütfen anlatın'' dedim.
Adam elindeki defteri bana uzatarak '' Bunu al önce, ben sana neler olduğunu anlatırken hatırlamanda yardımcı olacaktır.'' Yıpranmış olan defteri elime aldım ve adam anlatmaya başladı.''Seni ilk kez kızımla birlikte gördüm. onunla arkadaştınız. Hatta arkadaştan da öteydiniz. Bana sürekli senden bahsederdi, şöyle birisi böyle birisi diye. O güne kadar bana hiçbir arkadaşından bahsetmemişti.
zaman ilerledikçe seninle tanıştırdı beni. İlk başlarda pek ısınamasam da temiz çocuktun o yüzden pek karışmadım size. O sıralarda sen de bir kitapçıda çalışıyordun ve sürekli bir şeyler yazıyor ya da okuyordun. Kızımda senden etkilenip şiirler yazmaya başladı.
Sonra birbirinizle ben daha iyi yazıyorum hayır ben daha iyi yazıyorum diye tatlı bir inatlaşmaya başladınız. Benim kitap bile okumayan kızım sana şiirler yazıyordu.
Uzunca bir süre bu böyle gitti daha sonrada evlendiniz. Kızımın hayatım boyunca gördüğüm en mutlu yıllarıydı o zamanlar.'' Deftere bakan yüzüm adama dönerek.'' evli miyim şimdi ben''
''bekle daha bitirmedim celal. zaten hep şaşırmışımdır.bu sabırsızlıkla nasıl yazıyorsun anlamıyorum.
neyse konumuza dönelim. o zamanlar kızımın en mutlu olduğu yıllardı. O da seninle birlikte kitapçıda çalışmaya başladı. birbirlerinize şiirler yazmaya devam ettiniz arada bana da gösteriyordu şiirlerinizi. ( hafif bir sitemle birlikte) senin şiirlerin daha güzeldi fakat kızım varken senin şiirlerini beğenemezdim. siz birbirlerinize şiirler yazmaya devam etikçe, şiirleriniz birikti en sonunda kızım bir şiir kitabı çıkartmak istedi tutacağını düşünüyordu. Sen pek istemesen de kabul ettin ve bir kitap yazmaya başladınız. kitabı yazdıkça olmuş mu baba diyerek bana da gösteriyordu.
tam kitabınız bitmek üzereydi ki...'' adam konuşmayı bıraktı. Gözleri dolu bir şekilde yutkunup.
''o kazaya kadar. O gün o arabada melek oldu.'' konuşurken ses telleri titriyor,güç bela konuşuyordu.
kafamda anılar canlanmaya başlamıştı. İçimdeki o his dışarıya çıkmaya başlamıştı yüreğim sıkışıyor, nefes almam zorlaşıyordu fakat belli etmemeye çalışıyordum.
Adam kısa bir sessizliğin ardından konuşmasına devam etti.'' O kazada sende yaralandın. Yorucu bir tedavinin ardından iyileştin fakat bazı unutkanlık sorunları ile doktora gittin. doktor beyninde hiçbir sorun olmadığını fakat eşini kaybetmenin verdiği tranva ile unutkanlık yaşadığını söyledi.
Bir çok doktora göründün fakat hiçbirisi etki etmedi. ilk başlarda uzun sürmeyen kısa unutkanlıklar yaşarken daha sonraları uzun süreli unutkanlıklar yaşamaya başladın. artık tedavilerden ilaçlardan da bıkarak bana'' baba unutmak iyi geliyor. biraz olsun acım diniyor. kötü bir şey gibi görünse de ben mutluyum. onu hatırladıkça boğazım düğümleniyor nefes alamayacak düşünemeyecek hale geliyorum bırak beni kitapları da al git bana onu hatırlatıyorlar diken gibi batıyorlar. lütfen git '' diyerek yanımdan ayrılıp, tek başına yaşamaya başladın.
uzun bir süre hiç konuşmadık. Bir gün kapımı çalıp bana bir defter uzattın'' baba artık unutmak istemiyorum. artık aklımdan gitsin istemiyorum'' diyerek uzattığın kitabın basılmasını onun tek isteğinin gerçekleştirilmesini istedin.
kitabı bir yayın evine gönderdik . o kadar beğendiler ki kitabı hiçbir ücret talep etmeden kabul ettiler.
işlemleri halledip kitabı yayınladılar. ilk başlarda tanınmamanın da nedeniyle kitap pek satılmadı. Bir iki ay geçtikten sonra bir yazarın kitabı şansa okuması üzerine kitabın reklamı yapılmış oldu. aylar içerisinde milyonlarca satıldı. bir çok farklı dillere çevrildi. İnsanlar o kadar beğendiler ki kitabı devamının gelip gelmeyeceğini sormaya başladılar. Bunun üzerine yayın evi ısrar ve istekle kitabın devamını yazmanı istediler.'' ben bu kitabı kendi isteğimle yada arzumla yazmadım ki ben onun için sırf onun son isteği gerçekleşsin diye yayımlattım. hem kitabın yarısından çoğunu o yazdı ben onun kadar güzel yazamıyorum.'' desende ısrarlara dayanamayarak yazacağını söyledin yılardır insanlar senin devamını yazmanı bekliyorlar.
işte o elinde tutuğun defterde kitabın devamını yazdığın defter bana en son verdiğinde. baba az kaldı bir sonraki gelişimde bitirmiş olurum dedin.''
her şeyi hatırlamıştım, akan bir dolma kalem gibi her yere saçılmıştı anılarım.
içimdeki o his artık içimden çıkmıştı. her yere saçılmıştı özelliklede elimdeki deftere.
defteri kapatıp. ayağa kalktım ve adama '' teşekkür ederim. her defasın da bıkmadan bana her şeyi tekrardan anlattığın için'' ne demek oğlum. belki sen benim öz oğlum değilsin fakat kızımın bana olan son emanetisin.''
'' sağ ol '' diyerek çiftlikten ayrıldım.
git dediğim taksi orda duruyordu. Her defasında beni buraya getirip saatlerce üşenmeden sıkılmadan, yorulmadan bekliyordu sırf o gün olanlardan dolayı,taksiye binip'' teşekkürler, beni sıkılmadan beklediğin için.''
''ne demek efendim.o günden sonra bunu yapayım bari, hem işimi de sizin sayenizde buldum hatta sayamayacağım kadar çok şeyi sizin sayenizde kazandım. özelliklede burayı bir üniversiteye çevirmeniz. benim çocuğum için çok büyük bir şans oldu hatta sadece benim çocuğum için değil binlerce başka çocuklar içinde bir şans oldu size ne yapsak hakkınızı ödeyemeyiz.''
gülerek'' benim sayemde değil be ali, onun sayesinde ben sadece okumayı severdim yazmayı değil, yazmak o kadar zor ki kelimeleri bir araya getirmek, anlamlandırmak. bir şahesere dönüştürmek.
ama onu tanıdıktan sonra, akıp gitmeye başladı cümleler, düşler,anılar. daha sonrada onunla birlikte gittiler. onun son isteği bir kitap çıkartıp dünyaca ünlü bir yazar olmaktı o da olmadı.
ben sırf onun için yazdım ve yine sırf onun için yazıyorum. ve onun gibi hayalleri olan insanlar hayallerini gerçekleştirebilsinler diye bütün paramı bu küçük ilçeye yatırıp hayalleri olan insanların hayallerini gerçekleştirebilecekleri bir üniversiteye çevirmeye çalıştım gerisini sizler hallettiniz.
asıl işi yapan sizlersiniz.''
''ah, efendim şu alçak Gönüllülüğünüz.'' karşılıklı bir gülümseme ile'' geldik galiba değil mi ali?''
ali arka koltuğa dönerek ''evet efendim geldik, iyi günler dilerim.''
Parayı uzattım fakat kabul etmedi, arabadan yavaşça iniyordum ki '' efendim bekleyin bir dakika''
bekleyin demesiyle hatırladım. Anahtarımı unutmuştum. Bana anahtarımı verecekti her defasında anahtarımı unuttuğumu bildiği için yanında sürekli yedek anahtar taşırdı.'' efendim anahtarınız.''
'' sağ ol ali senin sayende evde yüzlerce anahtarım var.'' sırıtan bir yüz ifadesiyle'' ne demek efendim görevimiz.'' ikimizde biraz güldükten sonra'' tamam hadi beni daha fazla meşgul etme daha bitirmem gereken bir kitap var.'' kendince bir selam vererek arabayla birlikte uzaklaştı.
Onunda gitmesiyle birlikte ortam tamamen sesiz bir hal almıştı. Kapıyı açtım ve gıcırdayan koltuğuma oturdum. Her şeyi hatırlıyordum onunla beraber anılarımızı, tanışmamızı , ona ilk yemek yapışımı,şiir yazışımı ve o kazayı.
kafamı toparladım ve defteri açtım bitmesine son iki sayfa kalmıştı. ama nasıl bitirecektim buraya kadar bile zor gelmiştim zaten burada kelimeler takılıp kalmıştı.
elime bir kalem aldım ve hiç bir şey amaçlamadan yazdım olanı.
yazamıyorum, yazmak istemediğimden değil bene de yazmak iştiyorum velakin yazamıyorum kelimeler artık anlamlarını yitiriyorlar ya da ben unutuyorum anlamlarını bilmiyorum ama olmuyor deniyorum,deniyorum olmuyor.
İki sayfayı yazmak ne kadar sürer bir gün, bir hafta, bir ay...
iki sayfayı yazmak benim tam dört yılımı aldı ve hala doğru kelimeleri kullandığı mı düşünmüyorum.
daha ne yazabilirim onu da bilmiyorum. boş şeyler yazmak istemiyorum ya da dolu şeyler yazmayı.
belki de ben artık yazı yazmak istemiyorum. bekli de artık duygularım kendime kalsın istiyorum.
ama bu kitabı bitirmeden önce tamamlamam gereken bir şey var o da onun için yazdığım şiir.
kelimelerin arkasına saklanmıştım tek bir kelime dahi olmadan.
hani kışın gelişini sonbaharla anlar ya insan bende..
bir anda bir çıt sesi ve kalemin kırılışı, O kadar çok sıkıyordum ki kendimi yazmak için, bu kuvvette kalem bile dayan anamamıştı.
Kırılan kaleme baktım ,elime, boş sayfalara ve yine yarım kalan şiire.
Uzun bir süre onu düşündükten sonra elime sağlam bir kalem aldım ve şiiri tamamlamadan yine yarım bir şekilde bırakıp son bir açıklama ile kitabı bitirdim.
kitabı bitirdim bitirmesine velakin güzel olmuşumuydu hiç bir fikrim yoktu, gerçi güzellik kime göre ya da neye göre. benim için en güzel çiçek papatyadır. sırf o seviyordu diye, ya da en sevdiğim kitap... söyle bir düşündüm de bazı şeyleri insan kendisine saklamalı en sonunda oynayacak bir kozu olabilsin diye.defteri kapattım. ne yazım hataları var mı diye bakım ne de başka bir şey .
defteri çantama koydum,
hava kararmıştı, ve yağmur yağıyordu her zamanki gibi yine beni mest ediyordu.
o günde yağmur yağıyordu hem de öyle bir şiddetli yağıyordu ki anlatamam.bana kitabın kapağını nasıl yapacağını anlatıyordu o kadar heyecanlıydı ki gözlerinden anlaşılıyordu o kahverengi bir inci gibi parlayan gözlerinden.
o gün çocuğunu hastaneye yetiştirmeye çalışan bir adamla çarpıştık, yan taraftan o kadar şiddetli bir şekilde çarptı ki kulakları sağır eden bir sesle beraber arabanın kapılarının üzerimize doru gelişini izledik. belki de arabayı o sürse hayatta olurdu. o kaza olduktan tam bir saat,on sekiz dakika sonra hayata gözlerini yummuş ben yanında olamadım.
son kez seni seviyorum diyemeden gitmiş. ama olay yerindekiler ''seni seviyorum celal'' dediklerini duymuşlar. ben duyamadım...
Adam ve çocuğu ise ağır yaralı halinde hastaneye götürülmüş ve çok şükür ki ikisine de bir şey olmamış. onlarla da tanıştım iyi insanlar adam belki binlerce kez özür diledi bana ihtiyaçlarımı sordular daha fazla ne yapabilirlerdi ki her ne kadar onun suçu da olsa onu suçlamam ne değiştirecek.
onu ban geri getirebilecek mi? hayır. hem ne zaman bir yere gidecek olsam yürümem gerekmedi.
kazadan sonra o kadar zor günler geçirdim ki beni o zamanlarda mutlu eden şey yağmurdu,simdi de o.
ne kadar garip, milyonlarca insan kitabı bekliyor ben ise burada yağmurun yağışını izliyorum.
bir anlık bir anımsama ile yağmurun o huzuru gitmişti, yerini öfke, intikam kaplamıştı o kadar öfkeliydim ki... siyah paltomu giyip dışarıya doğru koşmaya başladım. yağmurda ıslanmak için, her bir yağmur damlasıyla üzerimdeki yükleri daha net anlıyordum . siyah paltom sırılsıklam olduğunda bütün sinirim geçmişti.Hani demiştim ya bu düğmeleri sökük yırtık pırtık olan bu paltoyu neden seviyorum diye şimdi hatırladım nedenini çünkü omum bana son hediyesiydi...
Sabah gözlerime değen ışık huzmeleriyle beraber uyanmaya çalışmaya başladım.
Uyanansım gelmedi belki de yorganın karşı koyamadığım ağırlığı engel oluyordu.
En sonunda gücümü toplayarak kalktım. Elimi yüzümü yıkadım oturdum masanın başına boş boş durdum yine yapacak hiçbir şeyim kalamamıştı çantamı da alıp evden çıktım defteri götürmek için.
Kapının önünde ali bekliyordu. ''Günaydın efendim nasılsınız.'' bir sitemle birlikte'' günaydınlar efendim'' diyerek taksiye bindim. kütüphaneye dememle birlikte kendini tutamayarak'' kitabı bitirdiniz mi efendim?'' ''evet, en sonun da yıllardır yazdığım kitabı bitirdim.''Ali heyecanlı bir şekilde'' efendim çok merak ediyordum ikinci kitabınızı, acaba nasıl oldu birinci kitap kadar iyi mi?''
gülümseyerek'' ilkinden de güzel oldu. inan bana bu ikinci kitapla birlikte birinci kitabı daha iyi anlayacaksınız.''Ali'' şimdi daha da merak ettim kitabı umarım en kısa zamanda basarlar.''
çantama dönüp'' en kısa zamanda basarlar diye düşünüyorum.' dememle kütüphaneye vardık.
taksiden indim, direk üst kata çıktım ve tekinin yanına gittim beni görmesiyle birlikte ayğa kalkıp '' hoş geldin abi'' bende selam verdikten sonra '' tekin biraz konuşalım mı?''eliyle bir odayı işaret edip ''orası daha müsait orda konuşalım abi'' dedi.
toplantı odası olduğu her halinden belliydi sıra sıra dizilmiş sandalyeler vesaire. bir sandalyeyi çekip oturdum tekinde karşıma geçip oturdu.
'' evet abi bana demek istediğin şey nedir?''çantadan defteri çıkartıp masaya koydum ''bu defter senin. ister bastır ister bastırma ama bu kitabın sahibi sensin.''
şaşkınlıkla beraber ''ne defteri abi bu defter benim değil bazı şeyleri hatırlayamadın galiba'' ben her şeyi çok iyi hatırlıyorum tekin''defteri eline aldı kitabın devamı olduğunu anladı abi olmaz diyecekti ki'' tekin inan bana bu senin bütün saf kalbimle söylüyorum bunları. birçok kişi de bu kitabı bekliyor.
yani bastırtırsan iyi bir para kazanırsın. benim paraya ihtiyacım yok. zaten kazansam bile bir daha asla hafızam yerine gelmeyebilir''
ağlamaklı bir şekilde'' sağ ol abi '' diyebildi işte kelimeler yetersiz kalıyordu. ben ona başka ne diyebilirdim ya da o bana ne diyebilirdi.
biraz daha sohbet ettikten sonra çiftliğe gittim beni karşılayan kayınpederimdi beni görmesiyle beraber yine sımsıkı sarıldı yine aynı samimiyetsizlikle içeri geçtik, sohbet etmeye başladık biraz sohbet ettikten sonra sabırsızlıkla o soruyu sormak istediğini anlayabiliyordum fakat uygun bir an bekliyordu.
En sonunda o an geldi ve soruyu sordu '' kitabı bitirebildin mi'' hafif bir gülümsemeyle beraber'' evet en sonunda bitti '' evet dememle sanki çocuklara dönmüştü, hemen '' o zaman alayım hemen birçok insan bu kitabı bekliyor. hemen yayın evine haber vereyim.''
gözlerinin içine baka baka ''ben kitabı basması için başka bir kişiye verdim bile'' dememle kızgın bir soba misali ateş püskürtmeye başladı.
'' ney neler saçmalıyorsun. senin ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu ? sen aptal mısın kime gidip verdin onca para boşa gidecek şimdi'' sert bir yüz ifadesiyle '' senin ne mal olduğunu, ne pis bir insan olduğunu bana ve kızına neler yaptığını gayet iyi hatırlıyorum. o kazayı senin planladığını ve bana ilaçlar içirterek hafızamı kaybetmemi sağladığını en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum.
sen ne pislik birisisin.zaten istesen biz bütün parayı sana verirdik.
ama sen kızını öldürterek almayı seçtin kızının yıllarca bir kitap çıkarttırmak için biriktirdiği o parayı sen onu öldürterek aldın.'' her şeyi hatırladığımı anlamasının verdiği şaşkınlıkla beraber'' istemediğimi mi sanıyorsun onca kumar borcunun arasında , beni babasını bir başına bırakıp gitti. mecburdum adamlar beni tehdit ediyorlardı o gün kaza yaparsanız kitap çıkarmaktan vazgeçersiniz sandım nerden bilebilirdim kızımın öleceğini'' sinirle ayağa kalkarak '' neden vermedi söyleyeyim mi? çünkü gayet iyi biliyordu borçlarını kapatmayıp o parayla yine kumar oynayacaktın, nerden bilebilirdi ki babasının sırf para için onu öldürteceğini, senin bu kadar pis bir insan olduğunu daha önceden bilsem bir dakika bile düşünmeden al şu parayı defol başımızdan derdim. ama melek gibi görünen o şeytan yüzüne aldandım.'' söylediklerimin altında kalmak yerine'' tamam ama hayalini de ben gerçekleştirdim sana kalsa o kitabin devamını yazamaz ya da devam ettirmezdin ben olmasam o hayali gerçekleşmeyecekti''
o kadar sinirlenmiştim kendimi tutamayıp yakasına yapıştım'' sen neler saçmalıyorsun mal herif sen öldürtmesen zaten o lanet kitabı kendisi bastıracaktı. hem keşke o lanet kitap olmasaydı da yaşasaydı.''
elerimi yakasından çekip '' yeter lan '' diyerek yüzüme bir yumruk indirdi. yumruğun verdi sarsıntıyla birlikte biraz afalladım, kendimi toparlar toparlamaz bir yumrukta ben indirdim o şeytan yüzüne.
vurmamla birlikte küfürler saydırmaya başladı.
etrafına balkındı ve sehpa'nın üzerindeki vazoyu üzerime fırlattı vazo bana değmesiyle birlikte tuzla buz oldu elim, yüzüm, kollarım hep kesildi içimdeki intikam duygusu o kadar büyüktü ki buradan ya o çıkacaktı ya da ben yoksa başka bir ihtimal yoktu.
etrafıma bakındım ve şöminenin yanındaki demiri elime kavradım ve üzerine doğru ellerim kanlı, gözlerimdeki intikam ateşiyle koşmaya başladım. gözlerimdeki intikam ateşini fark etmiş olacak ki kaçışmaya başladı. ama onu köşeye sıkıştırmam çokta uzun sürmedi.
artık ellerimdeki kanlar demiri kıpkırmızı etmişti...
'' demek sen olmasan o nalet kitap basılmazdı ha..( gülerek )şimdi de ben, ben olmasam dünya senin gibi bir pislikten kurtulmayacaktı diyorum. bitti bundan sonra ilaçlarla hafızamı silemeyeceksin.''
korkuyla birlikte'' celal bak ben pişmanınım. biliyorum hiçbir şeyi değiştiremem ama böyle yaşayabiliriz. sen kitaplarını yazmaya devam edersin zaten insanlar senin kitaplarını seviyorlar yayın evleriyle de konuşuruz artık senin kitaplarından gelen paraları bana değil sana verirler.''
anlamıyorsun demi sorun para değil sorun senin benim karımı öldürmüş olman, sorun senin kendi öz kızını öldürmüş olman , ama artık sorun bitti çünkü artık ölü birisisin'' ellerimi kaldırmamla birlikte elleriyle yüzünü kapattı artık yapmam gereken tek şey kafasına sivri demiri saplamaktı.
bir sesle beraber ikimizde ilk irdik gelen ses silah sesiydi tam sırtımdan vurulmuştum. o acı o kadar dayanılmazdı ki sanki binlerce aç hayvan sırtımdan pençe atmış gibiydi en çokta koyan o acıyla beraber ellerimdeki demirin yere düşüşü...
yere yığıldım, benim gözlerimin önünde ayağa kalktı karnıma bir tekme savurup silahı ateşleyen adama ''nerde kaldın az kalsın öldürüyordu geri zekalı, buna ilaçları veren adama da iyi bir ders vermek gerek'' artık her tarafım kanlar içerisindeydi ama dediğim olmuştu, istediğim olmamıştı belki ama buradan sadece birimiz çıkabilmiştik...
Boş boş oturuyordum. Nedendir bilmem ama gözlerime nerden geldiğini dahi bilmediğim bir kitap ilişti, kahverengi tahta masanın üzerinde yatay bir şekilde duruyordu.
Kalın ve yeni basıldığı belli olan bu kitabı. Normalde görsem okumayı aklımdan bile geçirmezdim fakat sizde bilirsiniz, sıkıntının insana neler yaptırdığını.
Yavaşça oturduğum siyah ve eski koltuktan yayaların gıcırtısıyla beraber kalktım, masadaki kitabı elime aldım. o kadar iyi biliyordum ki sıkılacağımı.ama kendimi hiç güvenmeyerek yazarın ellerine teslim ettim.
ilk sayfayı çevirdim ön sözlerinde beni de etkileyen şu cümleler yazıyordu.
yağmur, biliyorum bu satırları hiç bir zaman okuyamayacaksın ama ben sana son bir soru sormak istiyorum ''geçmişi kaybolmuş bir insan nasıl hayatta sayılabilir ki ?''
sorumun cevabını iyi düşün oraya elbet geleceğim.beraber birer melek olarak bulutların üzerinde bu sorunun cevabını arayacağız.
kitap beni o kadar çok çekmişti ki içine...
BATUAHAN KURU
İyisin Batu Başkanına layık
YanıtlaSil🙃
SilYorum Gönder