Yalnızlığın Çukuru | Bölüm 4

Yalnızlığın Çukuru Kapak Görseli


Yalnızlığın Çukuru 

 Bölüm 4 Yılbaşı Günü



 Dün akşamki güzel sohbetten sonra bebek gibi uyuduğum bir gece geçirdim. Sabah uyandığımda Berk çoktan çıkmıştı. Dün akşam bugün için işten erken çıkacağını ve yılbaşı eğlencesine gideceğimizi söylediğini anımsadım. Her ne kadar yeni yıla yanlız girmek istediğimi söylesem de ısrarını kıramadım. Artık yanlız kalmayacağımı düşünmüyorum, bu kötü oldu. Birkaç şey atıştırarak kendime bir kahve yaptım ve balkon penceresinden dışarıyı izlemeye koyuldum. Hava yağışlı gibiydi, yağmur çiseliyordu. Pencereyi açıp balkona çıktım ve bu mükemmel havayı içime doldurdum. Uzun zamandır bu huzuru ve zevki yaşamadığımı anımsadım ve şükrettim. 

                                       
Canım sıkılıyordu. Akşama daha çok vardı, dışarı çıkmaya karar verdim. Sahi, bu fikir neden önce aklıma gelmemişti? Hep berkle çıktığım için olabilir miydi? Sanırım öyleydi. Üstümü giyip, cüzdanımı ve telefonumu aldıktan sonra çıktım. Yağmurlu havadan sonra, güneş kendini göstermişti. Gökyüzü o kadar güzel bir tabloydu ki, en iyi ressamlar gelse bile böyle bir sanat çıkaramayacağından emin bir şekilde, yolun karşısındaki kahveciye doğru yol aldım. Yeterince dil bilmediğim için satıcı ile iletişim kurmakta zorlandım ama ağız tadıma uygun bir kahve alabilmiştim. Uzun zamandır Antalyada olan arkadaşlarımla olan grubumuza girmediğimi hatırlayıp, telefonumu elime aldım ve uygulamaya girdim. Birde ne görsem, gruptan 1763 mesaj bildirimi beni karşıladı. Gruba girmediğimi anlayan 2 arkadaşım da merak edip, özelden mesaj atmışlardı. Anlaşılan mesajları okumak kolay olmayacaktı. O an, kafenin ortasında ayakta dikildiğimin farkına varıp, boş bir sandalye buldum ve oturdum. Aklım hala gruptaydı. Ben yokken neler yapmışlardı acaba? Gruba zamanında girmediğim için pişman olmuş bir şekilde, mesajları okumaya başladım. İyi ya, en azından kahvem bana eşlik ediyordu...


                                     
 Kafeden çıktığımda, epey zaman geçtiğimi fark ettim. En azından pansiyon çok uzak değildi. Pansiyona gidip, akşam giyeceğim kıyafetlerimi hazırladım. Yarım saat içinde, yine ellerinde poşetlerle, restorandan hazırlatmış olduğu yemekleri getiren berk geldi. Yedik ve geceye hazırlanmaya başladık.


                                       
Berkin seçtiği ortam, hayatımda gördüğüm en ışıltılı ortamdı. Her yer yılbaşı süsleriyle süslenmiş ve kırmızı-yeşil ışıklarla donatılmıştı. Ortamda aşırı alkol kullanıldığı, kapıdan girildiğinde insanların hareketlerinden anlaşılıyordu. Ortamın hoşuma gittiği yüzümden okunabileceğininden emin bir şekilde mekana giriş yaptım ve Berkin, 5 gün önce rezerve ettiği, sahneye en yakın masaya oturduk. Oturur oturmaz, masamızın VIP olduğu için viskilerimiz masaya koyuldu. "Teyzem şu ortamda olduğumu görse ne tepki verir acaba?" diye geçirdim içimden...
Gece eğlenceli bir şekilde akıp gidiyordu. Berk ile gülüp eğleniyor ve bu gecenin tadını çıkarmaya bakıyorduk. Az sonra, iki kız gelip, biri Berkin'in, diğeri de benim boynuma yapıştılar. Berk bu durumdan her ne kadar hoşnut olsa da, ben zorda olsa yanımdaki kızı kendimden uzaklaştırdım çünkü bu gibi ilişkilerden nefret eden bir yapım var. Berk, beni tanıdığı için, bu durumu görüp müdahale etmemişti. Hayatımda hiç sevgilim olmamıştı ve bu gibi ilişkilere girsem, ilerdeki sevgilime haksızlık yaptığımı düşüneceğim için asla istemezdim. Saf olduğunu düşünebilirsiniz ama olması gereken bu. Hayatımdaki kızın kendi halinde, saygı ve sevgi çerçevesinde bir ilişkimiz olmasını isterdim. Kendi ülkemde öyle bir kız bulamadım. Bakalım Londra'da öyle birini bulabilecek miyim?

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski